Kendimize Ait Kalmanın
Huzuru
Herkes bir yere ait
olmaya çalışırken, ‘’kendimize ait kalmanın huzurunu’’ seçebilecek miyiz?
Dünya değişmedi,
sadece daha gürültülü ve daha talepkâr hale geldi.
Bugün her birey,
mutlaka bir tarafa ait olmaya zorlanıyor; bir fikre, bir ideolojiye, bir gruba,
bir savaşın tarafına... Bir takım tutar gibi, hayatını bir tarafın rengine
boyamanı istiyorlar.
Taraf olmazsan eksik
sayıyorlar seni, taraf olmazsan görünmez ilan ediyorlar, taraf olmazsan sanki
insan olamamışsın gibi bakıyorlar yüzüne.
Oysa taraf olmanın,
çoğu zaman ‘’kendi aklından ve kalbinden vazgeçmek’’ olduğunu idrak eden biri
için artık her şey değişir..
Bu insanlar,
gürültünün ortasında sessizce yürürler, ne alkış bekler, ne de linçten
korkarlar.
Hayatın anlamını, bir
tarafa ait olmanın sahte güvenlik duygusunu reddederek bulurlar.
Kalabalıkların içinde
kendilerini kaybetmez, kaybettikleri konforun yerine gerçek bir özgürlük
koyarlar: Kendilerine ait olma özgürlüğü..
Birileri sloganlar
atabilir, seni düşünmeden bir şeyi seçmeye zorlayabilir. Ama bir an için durup
kendine, “Ne oluyor? Neden bunu istiyorlar? Ve neden bunu yapmak zorundayım?”
diye sorabilirsen,
işte o zaman birilerinin sloganı altında sıraya girmemeyi seçebilirsin.
Görünmek yerine
"gerçek olmak" gibi zor bir yolu bir kere seçebildiğinde, kendi
sesinle, kendi anlamınla yaşamın yeniden şekillenmeye başlar.
Taraf olmamak,
dünyadan vazgeçmek değildir. Tam tersine, dünyayı olduğu gibi görmek ve buna
rağmen insan kalmaya çalışmaktır. Sistemin dayattığı "ya bizdensin ya
onlardan" ikilemini reddedip, kendi başına bir varlık olmayı seçmektir.
Ve işte o zaman,
kalabalığın gürültüsüne kapılmadan yürüyen birilerinden biri oluverirsin, asıl
hayat; adımlarının izinde saklanmayı bırakır ve kendini sana sunmaya başlar.
Kendine ait kalmanın
huzuru ve özgürlüğünde kalmanız veya kavuşmanız dileğiyle...
Varlığınız daim
olsun..
Nihat GİDER
0 Yorumlar