NİHAT GİDER YAZDI: LGS – TYT – AYT


15 Haziran 2025 pazar günü bir milyona yakın çocuğumuz LGS sınavında ter döktü.Ama dökülen sadece ter değildi; dökülen aynı zamanda özgüvendi, motivasyondu, hakkaniyet inancıydı.Bu yılki sınav sadece zor değildi; aynı zamanda ölçüsüz, adaletsiz ve ortaokul müfredatının dışına taşan yapısıyla, hedefi olan ve gerçekten çalışmış çocuklarımızı adeta cezalandırmak için hazırlanmış gibiydi.

Sistemli, planlı ve disiplinli şekilde çalışan on binlerce çocuğumuz, bu sınavda adeta cezalandırıldıklarını hissetti. Özellikle ilk oturumdaki Türkçe soruları, LGS tarihinde benzeri görülmemiş ağırlıktaydı. Tek bir sayfada tek bir soruya yer verilecek kadar uzun ve yorucu paragraflar, çocukların sadece zihnini değil, özgüvenini de hırpaladı ve daha ilk oturumda, çocuklarımızın motivasyonu yerle bir edildi.

Asıl sorun, soruların zorluğu değil; çocuklarımızın sınava hazırlık sürecinde önlerine konulmuş olan müfredatın ve hazırlık sürecinin çok ötesinde, farklı bir içerikle karşılaşmalarıydı. Bu haliyle LGS artık yalnızca bir sınav değil; çocuklarımızın özdeğerine ve özgüvenine zarar veren, “çalışsan da başaramazsın” algısını empoze eden kırılma anına dönüştü. Özellikle çalışkan ve başarı odaklı olan çocuklarımıza bu sınav, “emek işe yaramıyor galiba” duygusunun tohumunu attı.

Umuyorum ve diliyorum ki, bu travmaya neden olanlar, bir daha aynı hataya düşmezler.

Çünkü bu çocuklar bizim çocuklarımız ve onlar bizim geleceğimiz…

21 ve 22 Haziran’da da milyonlarca gencimiz TYT ve AYT sınavlarında bir umut kapısına, bir meslek hayaline, bir üniversiteye adım atabilmek için ter döktü...

Ama ne acıdır ki, o kapının ardında da ne olduğunu bile bile.

Bugün Türkiye’de milyonlarca üniversite mezunu ya işsiz ya da kendi alanı dışında, hatta ilkokul mezunu birinin de yapabileceği işlerde çalışmak zorunda ve bu gerçeği, sınava girecek gençlerimiz de en az bizler kadar iyi biliyor.

Biliyorlar ki bir diplomaların artık istihdam garantisi yok, biliyorlar ki mezun olsalar bile eğer güçlü tanıdıkları yoksa ya da çok büyük bir şansa sahip değillerse sistem onları da dışarıda bırakacak, biliyorlar ki "adam olmak" için gece gündüz çalışmak artık yeterli değil…

Ama yine de hazırlanıyorlar.

Sabahları erkenden kalkıyorlar, gece geç saatlere kadar çalışıyorlar, kütüphanelerde günlerini geçiriyorlar.

Ve hepsinin gözlerinde aynı şey var: Umutla umutsuzluk arasındaki o derin bakış.

Kimse sormuyor; neden bu kadar çalışan bir nesil, geleceğe dair cümlelerinin sonuna hep bir “ama” ekliyor? Neden bu kadar çabalayan çocuklar, gelecekten bu kadar korkuyor?

Eğitim sistemimiz artık çocukları yükseltmiyor; eleyerek yoran, umutsuzlaştırarak yarıştıran bir düzene dönüşmüş durumda.

Gerçekte LGS, TYT, AYT ’de neyi ölçüyoruz?

Zekâyı mı, disiplini mi, yoksa "kimin daha erken çöktüğünü" mü?

Zaten ülke genelinde açılan yüzlerce vasıfsız üniversite, diplomayı değersizleştirdi, eğitim sisteminde ki bu karmaşa da teknik personel ve sanatkâr yetişmesini de engelledi. Sanki lisans diplomaları ülkede sayısı bir milyona ulaşmış olan motorlu kuryelik için alınıyor gibi.

Artık gençler yalnızca puslu geleceği değil, sistemin boşluğuna da düşmemeyi diliyor ve hedefliyor.

O yüzden bu yıl sınava giren her çocuğumuza ve gencimize şunu söylemek istiyorum:

Belki sistem adil değil, belki sonu umut vaat etmiyor ama siz yine de öğrenin, okuyun, sorgulayın çünkü bu ülkenin, sizin gibi düşünen, direnen ve umudunu kaybetmeyen gençlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

Tüm çocuklarımızı tertemiz kalplerinden öpüyor, onların hayal ettiği kadar güzel ve değer veren bir ülkeye uyanacakları günlerin yakın olmasını diliyorum.

Varlığınız daim olsun..

Nihat GİDER 

Yorum Gönder

0 Yorumlar